1 Ağustos 2011 Pazartesi

Sıradan Şeylerin SIRADIŞI KULLANIMI

Tekrar herkese merhaba:-)

Uzun bir aradan sonra tekrar yazmak istedim. Tatildeydim ve daha bugün işe başladım.
Başlıktan da anlaşılacağı gibi ufak tefek bazı bilgileri paylaşacağım sizinle.
Tatilde kitap okumayı bir başka seviyorum. Hemen gider gitmez inanılmaz bir kitap buldum.
"Sıradan şeylerin SIRADIŞI KULLANIMI". Bu kitap, belli ki İngilizceden çevrilmiş. Her an hayatımızda olan ve evimizde veya ofisimide kullandığımız sıradan şeylerin/maddelerin/ürünlerin, aslında ne kadar mucizevi olduklarını anlatıyor.

Fırsat bulduğum her an bir ürünü anlatacağım size.

Bugünkü ürün sirke..ilgimi çeken maddeleri hemen yazmaya başlıyorum güzeller..

Kitapta bahsedilen beyaz sirke. Nerde nasıl bulunur çok bilemedim, araştırmaya devam edeceğim. Ancak elma sirkesi de aynı işlevi görebilecek ürünmüş. Biliyorsunuz, şimdi nerdeyse her şeyin sirkesi var. Elma sirkesi kullanalım diyorum bu işleri yaparken.
  • Tıkalı lavaboları açın ve kötü kokusunu giderin.
Tıkalı lavaboları en iyi açan ve kötü kokuyu alan, sirke ve karbonat karışımıdır. Bu karışım, ticari lavabo açıcılara oranla, borulara (ve kesenize) çok daha az zarar verir.
  1. Tıkalı lavabo ve banyo küvetini açmak için, lavabo veya küvete önce huniyle 100 gr karbonat, arkasından da 200 ml sirke dökün. Köpürme durunca musluktan sıcak su akıtın. 4 dk bekledikten sonra soğuk suyu açın. Bu yöntem tıkanıklığı giderdiği gibi kokuya neden olan bakterileri de alıp götürür.
  2. Lavabo yavaş akıyorsa, önce 100 gr tuz, arkasından da 400 ml kaynar sirke dökün. Sonra musluktan önce sıcak ve daha sonra soğuk su akıtın.
  • Buzdolabını temizleyin
Sirke, buzdolabını temizlemede karbonattan daha güvenli ve etkilidir. Sirkeyi yarı yarıya suyla karıştırıp buzdolabının, kapı kenarı ve sebze-meyve bölümlerinin dışı dahil olmak üzere, içini dışını temizleyin. Küflenme olmaması için sebze ve meyve bölümlerinin içini saf sirkeyle silin. Buzdolabının stünde biriken toz ve kirleri de saf sirkeyle temizleyebilirsiniz.

Devam edecek...

15 Temmuz 2011 Cuma

Tatil öncesi...

Tatil öncesi biraz daha az yiyelim diyorduk. Hafif gidelim, orda yeterince yeriz diye, ancak beceremedik. Burcu'yla da konuştuk, bugünlerde tatlıyı biraz fazla kaçırdık.
Tatilde şekeri meyveden almaya bakın. Güneşe çıkmadan önce de mutlaka bişeyler atıştırın. Meyve olmasında fayda var. Güneşin etkisini olumlu yönde arttıracağına inanılıyor. Su içmeyi de ihmal etmeyin..ben öyle yapıcam.

Burcu su içmeyle ilgili bir soru sormuş:-) Suyu bol tüketmek lazım. Özellikle güneşin altında. Meyve sonrasında öncesinde çok önemli değil. Ancak incir, karpuz ve kiraz gibi meyvelerden sonra litrelerce içmeyin:-)

Tatilde yazmaya devam edeceğim..nasıl beslendiğimizle ilgili mutlaka bilgi vereceğim...

Haydin güzeller...

Görüşürüz..

Elly

14 Temmuz 2011 Perşembe

Glisemik indeks meselesi..

Gıdaların kan şekerini yükseltme hızına "glisemik indeks" denir. Eşit miktarda karbonhidrat içerseler de yiyeceklerin kan şekerini arttırıcı etkileri birbirinden farklıdır. Bunun nedeni yiyeceklerdeki karbonhidratların sindirim sisteminden farklı hızda geçmesi ve emilmesidir. 

Farklı gıdalar yemek sonrasında kanın glukoz içeriğinin artışı üzerine değişik etkilere sahiptirler.
Gıdalar glisemik indeks değerlerine göre şeker yükseltici etkisi yüksek, orta ve düşük olarak sınıflandırılır.
Glisemik indeksi düşük olan yiyecekler, kan şekerinin daha yavaş yükselmesine sebep olacağından daima tercih edilmelidir.
Posalı yiyeceklerin glisemik indeksi düşüktür. Bunlar kuru fasülye, nohut, mercimek, bulgur, kepekli ekmek, elma, armut, makarna, portakal ve yoğurt gibi besinlerdir.

Glisemik indeksi yüksek olan besinler aynı zamanda erken yaşlanmaya da sebep olur. Bunlar  beyaz unlu gıdalar, beyaz ekmek, pirinç, patates, şeker katkılı gıdalar, havuç, muz, kavun ve üzümdür. Kuru üzüm, kuru kayısı gibi kurutulmuş gıdaların da glisemik indeksi yüksektir.

Glisemik indeks hesaplamasında gıdaların mideden boşalma hızı ve sindirilebilirlik düzeyleri göz önüne alınır. Yavaş boşalan besin kan şekerini daha yavaş yükseltir. Besinlerin protein içeriği de glisemik indeks hesaplamasında göz önünde tutulur.

Örn: Proteince güçlü soyanın glisemik indeksi düşük, proteince fakir pirincin ki ise yüksektir. Sanayide kullanılan bazı besin işleme teknikleri de glisemik indeksi yükseltir.
Örn: Mısır için %50 olan bu oran, mısır gevreğinde  %80'e ulaşır.

Glisemik İndeks Tablosu

Şekerler
glikoz 100 
fruktoz (meyve şekeri) 23
laktoz (süt şekeri) 46
maltoz 105
sukroz (toz şeker) 65
bal 58

Meyveler
elma 38
muz 62
kayısı-taze 57-kuru 31
kiraz 22
greyfurt 25
üzüm 25
kuru üzüm 64
kivi 52
mango 55
portakal 44
şeftali 42
erik 39
karpuz 72
kavun 65
armut 38
ananas 2 dilim 66

Tahıllar-Makarnalar
pirinç-beyaz 87-kepekli 76-basmati 58
şehriye 46
bulgur 48
kuskus 65
irmik 55
makarna çeşitleri
spagetti-beyaz 41-elenmemiş unla 37
linguine 55
gnocchi 68
fettucini 32
vermicelli 35

Baklagiller
kuru fasulye 48
barbunya 27
merçimek 28
nohut 33
soya fasulyesi 18
börülce 42

İçecek-Cipsler-Çikolata vs.

portakal suyu 46
elma suyu 40
fanta 68
patates cipsi 54
mısır cipsi 72
pop corn (patlamış mısır) 55
fıstık (75 gr )14
çikolata 49
mars bar (çikolata)68

Çorbalar
merçimek 44
domates 38
bezelye 66

Ekmek-Bisküviler-Kekler
beyaz ekmek 70
elenmemiş undan yapılmış ekmek 69
çavdar ekmeği 41
pide 57
pizza 2 dilim (domates-peynirli) 60
bagel 72
kuruvasan 67
fransız baget 95
hamburger ekmeği 65
waffle 76
bisküvi-yulaflı 55-buğday unuyla 62
murfi 44
doughnut 76
sade kek 46
börek 50
müsli-kavrulmuş 43 kavrulmamış 56
conflakes (mısır gevreği)80
Sebzeler
havuç 49
bezelye 48
patates-haşlanmış 62-kızartma 75-fırında 85
balkabağı 75
mısır 55

Öğle yemeğinden sonra yediğimiz tatlı..

Vazgeçilemeyenler..
Var mı öğle yemeğinde tatlı yemeden masadan kalkabilen?! Veya daha doğrusu kalkmak isteyen?
Öğlen 4 kişi yemeğe gittik.  Adana kebap, lahmacun, kuzu şiş ve soslu bonfile üzerine dondurmalı irmik tatlısına hayır diyemedik..ama naaptık? 4 kişi 2 tatlıyı paylaştık. Vicdanımızı rahatlatmaya çabalarken girdiğimiz günaha göğüs gerdik :-)

Aslında doğru olan nedir? Tatlıyı yemeğin üzerine yemeyeceksin. Hatta ara öğünde de bu tarz tatlı yemeyeceksin. Şekerle hazırlanan, unlu, nişastalı gıdalardan uzak duracaksın. Ara öğünde 3 tane kayısı (taze ve kuru) yiyip üzerine su içeceksin. Becerebiliyorsan yanında yoğurt veya süt tüketeceksin. Meyveyle yenilen veya içilen süt proteini vücutta meyvenin şekere dönüşmesini engeller. Bu arada meyvelerin kurusu daha çok şeker içerir, belirtmekte fayda var.. Ara öğün seçenekleri saymakla bitmez aslında, ancak zevk veren gıdalara benzemez. Orta boy bir elma, orta boy bir muz, 12-15 adet kiraz, bunun kadar dut veya üzüm..karpuzun da küçük bir dilimi...aslında meyvelerde de çok şeker içerenler mevcut..bunları da ilerleyen yazılarımda size aktaracağım..

Yemekten sonra gelen tatlı krizi
Eğer yemekten sonra tatlı yeme ihtiyacı hissediyorsanız biraz kendinize zaman tanıyın ve aradan 1-2 saat geçmesini bekleyin. Olmadı yiyin ama sonraki ara öğününüzden kısın. Her daim hepsinden yeme şansımız yok çünkü.

Bilimsel verilere dayanan bilgileri paylaşmakta fayda var tabii, ancak bundan önceki yazımda da belirttiğim gibi, kişi vücudunu iyi tanımalı. Benim bünyem maalesef tatlıya çok ihtiyaç duyar. Ancak bugünkü birikimimle biliyorum ki, tatlı yeme ihtiyacı, protein eksikliğinden kaynaklanır. Öğünlerinize et proteinine yer verin. Öğlen tavuk balık veya et tüketin. yanında salata ve sebze tüketin. Ve arzu ederseniz tam tahıllı bir ekmekle bulgur pilavı yemeye çalışın. Karbonhidrattan kesmek (ekmek,pilav, makarna gibi) enerjinizi düşürür. Karbonhidratlar çok hızlı enerji verir, bir o kadar da çabuk harcanır. Ancak vücut için şarttır..

Biraz ara vermek lazım..

görüşmek dileğiyle..

elly

Sakin olmak lazım..

Güzeller,

Diyetlerden başımızı kaldıramadığımızı şu günlerde aslında göremediğimiz bir şey var. Mevsimler bile artık eskisi gibi değilken, vücudumuzun neden birkaç sene önceki hali gibi olmadığı konusunda endişe etmememiz lazım. Çünkü görüyoruzki, geçen sene uyguladığımız diyet bir işe yaramıyor. Nedenine gelince, bilmek zor. Ancak şunu biliyorum ki artk; Dukan, Atkins, İsveç, Kan grubu vs gibi isimleri olan diyetler, uzun vadede işe yaramaz. Yapmanız gereken ilk ve en önemli şey, vücudunuzu tanımak.

Diyetisyene gitmeye ve sürekli daha ince olmaya çok meraklıyız. Ancak unutmamak gerekir ki, bazı kadınlar ince olamıyor. İnce anlayışı birçok kadına göre aynı aslında. 36-38 Beden olmak, ince olmaktır. Sıfır beden olma konusunda her ne kadar atıp tutsak da (çirkin duruyor diye), hepimiz bilinç altında öyle olmayı isteriz. Erkekler dolgun sever masalı da hepimizi uyutur. Erkekler açısından bakınca durum böyle olabilir, ancak biz kadınlar hep imreniriz kemikleri biraz sayılana..

Televizyon, kitap ve dergilerden etkilenince de ortaya çıkan tablo vahimdir.
Ben bile şu yazdıklarıma inanamıyorum. Sürekli ince olmaya çabalıyorum. Biliyorumki, elimden gelen budur. Neden zorluyorum? Şartlanıyoruz sanki..

Ofiste bir arkadaşınız gidiyor diyetisyene, veriyor bir ayda 4 kiloyu rahatlıyor. Nasıl verdiği konusu şüpheli. Herkesin şüpheyle yaklaştığı birçok gıdayı ara öğünde yiyerek zayıflayan var. Siz hiç öğleden sonraki, ikindi zamanı çikolatalı gofret yiyen bir diyetzede gördünüz mü? Diyetzede diyorum, çünkü kakao (ki gerçek kakao değildir) ve şekerin vücuda verdiği zararı göz önünde bulundurursan, durum budur.

Kimseyi yargılamıyorum aslında ama 3 senedir okuduğum ve ezberlediğim birçok bilgiyi sizinle zamanla paylaşacağım...

Şimdi öncelikle gıdaları tüketirken vücudumuza etkisini bilmek lazım. devamı geliyor...:-)

İLK'im..

Gün bugündür.

Güzel dostum, ince insan Burcu'cuk bugün bana ön ayak olup bu blog'u oluşturdu.
Artık dayanamayıp, benim sürekli okuduğum, takip ettiğim sağlıklı yaşam önerilerini sizinle paylaşmamı istedi. Amaç kilo vermek değil, amaç "güzel" yaşamak. Kilo vermek için hayatı ıskalamayalım...
Herkes fikrini, bildiklerini paylaşsın benimle istiyorum...bi yerlerden başlamak lazım...güzel yaşamak için paylaşmak, çoğaltmak lazım bilgiyi..

Hadi başlıyoruz...

Sevgiler,

Elly